"Finansal Fair Play"


Adnan Polat'ın -yakın zamanda yaptığı basın toplantısında da söylediği gibi- son zamanlarda söylediği en önemli şey 2012 kriterleri. O kadar çok dillendiriyor ki sanki sadece Galatasaray için değil diğer kulüpler için de çabalıyor. Adeta Türk insanın kafasına kakıyor. Bugün biraz inceledim bu kriterleri, detayları neler vs. Uzunca bir yazı okudum, her detaya dikkat etmeye çalıştım.

Aslında bu kriterler zaten hali hazırda uygulanan kurallar. Şöyle ki; Mallorca'nın kupadan men edilmesi de bunun bir göstergesi. Fakat Platini'nin anlatmak istediği bunun daha ötesi. Şu günlerde bu kriterlerin denetimi çok üst düzey değil. Federasyonlara belli yetkiler verilmiş durumda, "kulüp lisansı" adında bir lisans çıkarması için gerekli bir yetki diyelim. Federasyon her kulüpten bazı belgeler vs. istiyor, bazı gereklilikleri yerine getirmesini istiyor. Buna göre lisans veriliyor. Bu lisans 18 kulübün sadece 8'inde mevcut ligimizde. Yani gelir-gider dengesi (mali tablo), alt yapı detayları, personele ilişkin idari kriterler ve sportif kriterler. Birçok detayı var fakat 2012'de uygulanacak olan ana kriter mali kriterler. Sebebi de bedelsizce ve har vurup harman savururmuşcasına bonservis bedelleri vermenin önüne geçmek. Endüstriyelleşme olarak bahsedilen petrol zengini şahısların kulüp satın alması kulübü ileriye taşımayacak diyebiliriz bir yerde. Transfer yapmak zorlaşacak.

Bu yapılanmanın asıl adı da "Finansal Fair Play". Bazı noktalar dikkatimi çekti bu konuda da.

Yeni düzenlemeler ile kulüpler bundan sonra gelirlerinin üzerinde harcamaya yaparak, bütçe açığı veremeyecekleri gibi; kulüp sahipleri ve yöneticileri de artık ellerini ceplerine atamayacaklar. Çünkü "Finansal Fair Play"in esas amaçlarından birisi: Futbol dışı fonların futbola aktarılmasına engel olmak. Bu şekilde kulüpler arasında dengesiz ve haksız bir rekabete izin verilmemiş olacak. Bu kapsamda, kulüplerin daha önceden kulüp sahibi ortaklar ile yöneticilerinden aldıkları borç paraların da 2012-13 sezonuna kadar kaynağına iadesi sağlanacak.

Not: Alıntıdır.

En önemli noktası da burası. Kulüpler 2012-2013 sezonuna kadar bütün borçlarını, daha derin bir ifadeyle kulübün yöneticisi ve ortaklarından aldıkları parayı, o şahıslara ve kurumlara ödemek zorundalar. Bu konuda belki de en çok canı yanacak kulüpler İngiliz kulüpleri arasından olacak.

Ülkemize dönmek gerekirse, bu Avrupa Kupaları'ndan men olma ihtimali ve buna benzer daha birçok cezayı da göz önüne alırsak bir yapılanma içine girmesi gerekiyor kulüplerimizin. Galatasaray bunu başlattı, kaynak yaratmadan transfer yapılmadığı beyanatını veren Başkan Adnan Polat'ın bu hamlesinde ne kadar haklı olduğunu bu araştırmamdan sonra iyice anladım. Amaç cepten yememek, önce satıp sonra almak. Bir yandan da diğer gelirlerle borçları temizlemek. Yani mali hesapları sürekli pozitife yöneltmek. 2012'den itibaren kulüplerin transfer bütçesinden fazla para harcayamayacak olması göz önüne alınırsa bütçe dengesini kurma yolunda iyi adımlar atıyoruz. İşin gerçeği şu ki; bizim transferlerimizin geç sonuçlanmasının başlıca sebebi de bu gibi gözüküyor. "Finansal Fair Play"e hazırlanma aşamasında çekilen bir sıkıntı bu durum. Geleceğimiz için razı olmaktan başka çare yok gibi.

Yorumlar

BasitOyna Blog dedi ki…
Bu konuda Galatasaray'ın bilinçli davranması çok önemli ve yine dediğin gibi dostum. En çok İngiliz kulüplerinin başı yanacak gibi görünüyor. Herşey aslında Seyrantepe'de gizli.

Bu arada Mallorca'ya destek olmak amacıyla Nadal'ın kulübün hisselerin 4'te 1'ini satın aldığınıda ekleyelim.

Popüler Yayınlar