Galatasaray 1-2 Atletico Madrid
Zorlu günde büyük umutlarla baktığımız Atletico Madrid maçına, 89.dakika da yediğimiz golle veda ettik. Ne denilebilir ki başkan Adnan Polat'ın daha üzerinden 2 ay bile geçmemiş açıklamasına. "5 kupayı da almak istiyoruz" diyordu. Hedefler birer birer küçüldü. Önce Türkiye kupası, daha sonra Uefa Avrupa Ligi adeta hayal kırıklığı oldu. Aslında dün fazla üzülmemiştim. Sanırım kendimi biraz da hazırladım. Eski heyecanım yoktu, hatta şunu söyliyeyim. Maçtan önce Galatasaray Tv'de yorum yapan Harry Kewell bile beni daha çok heyecanlandırmıştı. Onu dinlerken ellerim titriyordu, Cumartesi takımla çalışmalara başlayacağım diyordu.
Maç hakkında pek fazla şey söylenemez, Rijkaard'ın planı bu kez tutmadı. Neden mi? Orta saha oyuncuları. Rijkaard iki maçta da şunu hedeflemiş; Takım savunmasını en üst düzeyde yapmak ve rakibe boş alan bırakmamak. İleride ise Keita, Elano ve Arda gibi yetenekli oyuncularla atılabilecek bir gol. Çünkü ilk maçta avantajı yakalamıştı Galatasaray. Belki ilk yarı da Elano ve Arda'nın pozisyonlarını gole çevirebilseydik durum daha farklı olabilirdi. Oyundan sakatlanarak çıkan Elano'da ise yırtık varmış. Bazıları diyor ki; Elano nasıl çıkar ya? Bu Rijkaard futbolu bilmiyor. Komik taraftarız vesselam. Daha sonra maçın kırılma anı olarak gösterebileceğimiz bir penaltı pozisyonu vardı. Uefa kale arkalarına hakem koymuş ya, pozisyonları daha iyi görebilmek için. İşte o pozisyondan sonra koyayım o hakemlere dedim. Sen o eli görmedikten sonra neye yararsın bre adam? Ne iş yaparsın orada? Yaptığın şey emek hırsızlığı değil mi? Milyonlarca taraftar bugün o eli konuşuyor belkide. Ama sen orta hakemi uyarmıyorsun. O penaltı verilse ve Galatasaray golü bulsa maç kopacaktı belkide. Hakem çok büyük bir hataya imza attı. Yalnızca o değil, saha içinde 90 dakika boyunca verdiği ya da şüphede kaldığı anlarda Galatasaray'ın aleyhine çaldığı düdüklerle çileden çıkardı. Maçın son dakikalarında birşey çarptı gözüme, Atletico pas yaparken top Asenjo'daydı. Arda ise presi bırakmış, bitmiş artık. Benim tanıdığım Arda asla yılmayan yürekli bir Arda. O görüntüden sonra futboldan soğudum desem yeridir. Biz her zaman forma inancına sahip yürekli bir takımız. Üstünde Metin Oktay'ın alnı pak olarak giydiği sarı-kırmızı parçalı. Caner'e yüklenmiş çoğu taraftar. Yediği kırmızı kart için. Yapmayın etmeyin diyorum, bugün o pozisyonda penaltı düdüğü çalınsaydı omuzlara alınmıştı Caner. Bir maçla adam harcayarak kendini pehlivan etmesin bazıları.
Biraz da Rijkaard üzerinden bahsedelim. Ne yapsın lan adam? Sahaya atlayıp kendi mi oynasın? Elinde Ayhan, Sarp, Barış gibi orta saha oyuncuları var. En önemli adamı Elano sakatlanmış oyundan çıkmış. Takım pas yapamıyor, atak üstüne atak yiyor. Bir de o penaltı pozisyondan sonra çileden çıkmaz mı. Hakemin üstüne yürüdü resmen. Rijkaard hiç böyle görülmedi. O anı gördükten sonra şunu dedim zaten; Ulan bu ülkenin değiştiremeyeceği adam yok. Peki güven sarsıldı mı? Hayır, sonuna kadar yanındayız ulan. Sana inanmayacak, sabretmeyecek adam futbol hayatına çelenk çeksin zaten.
Maçtan sonra iki üç yorum okudum internette ve bilgisayarı kapadım. Sabah yatağımdan uyandığımda yaşadıklarımın rüya olmasını diledim. Bilgisayarı açmaya üşendim ve televizyonda da haber bulamadım. Teletexe bakmayı denedim onu da beceremedim. En iyisi bakmamak dedim. Yürüdüm. Yoldan geçerken sol tarafımda bir büfeye rastladım. Önünde günlük gazeteleri erkenden gelmişti. Arda'nın yerde yatan bir resmi vardı, onu gördüm. Başlığı okumadan başımı çevirdim. O an anladım herşeyin gerçek olduğunu. Bazen hayatta da kırılma anları yaşarsınız. Hani şunu yapsaydım belki bu olmazdı dersiniz. Ya da maçı şurda izleseydim bu golü yermiydik dersiniz. Ben nedense bu kırılma anlarına hep inanırım. Bunlar yaşamın bir parçası. Değişilmez gerçeği.
Galatasaray için tek bir gerçek var şimdi. Lig. Galatasaray'ı şampiyonlar ligine götürecek araç. Adnan Polat böyle demişti. Artık ben o yolun araç d0eğil, amaç olduğuna inanıyorum. Baros ve Kewell maximum iki hafta içinde takımla çalışmalara başlayacak. Galatasaray'ın ruhları geri dönecek. Rijkaard'ın hücum futbolunu görmek istiyoruz. Korkak oyunu değil. Bu futbolun iki maça özgü bir gerçek olduğunu varsayalım.
Yorumlar