Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar...
Frank Rijkaard'ın 1 sene içinde ne kadar değiştiğine bir bakın. Maçın kaybedilmesi önemli değil, sadece onun nasıl değiştiğine bir bakın. Sâkin, efendi ve ne yaptığını bilen o adamdan eser bırakmadı ülke futbolu ve yönetim. Hakemlerle, rakip takımın dört göz antrenörleriyle uğraşmaktan işini yapamıyor. Adnan Polat'ın devrim sözcüğü takıma değil, Rijkaard'ın karakterine etki ediyor. Devrim şeref tribünlerinin konforlu koltuğuna kıçını oturtup çaresizce Rijkaard'ın kurtarıcı diye oyuna Barış'ı almasını izlemek değil!
Sistemden eser yok. Takım o kadar yeteneksiz ki yan pası bile düzgün atamıyor. Rijkaard işini bırakıp bunlarla mı uğraşsın? Geriye düştükten sonra futbolun en lanet şeyi olarak gösterilen top şişirme işini yapıyor Galatasaray takımı. Takımdan Arda'yı, Kewell'ı Neill'ı çıkar Bank Asya takımından farklı değil. Frank Rijkaard kalite istiyor. O kaliteden güzel ve basit şeyler çıkarmak istiyor. Ama kaliteyi bulamıyor. Kalite geçen sene bile daha üstteydi. Giovani'yi yollayıp Serdar Özkan'ı almak değil kalite! İşini gönülden yapanı yollayıp maaşlı çalışanı yetkili yapmak değil kalite! Takımın en iyi orta sahası Elano Blumer'i satmaya çalışarak kaliteyi yok etmek değil yönetmek.
Dün Yenilsen de Yensen de programında bir yorumcu "Adamı Hollanda'dan getirip kebap yapmasını istiyoruz" dedi. Daha kötüsü taraftar olarak un yerine çamurla yapılan bu kebabın lezzetli olmasını istiyoruz. Ama herşey birbirini nötr yapıyor sanki. Coldplay'in güzel ve basit dünyası uğramıyor buralara. Öyle gürünüyor ki doğru işler yapılmadıkça Güzel Dünya'yı tadamayacak bu takım...
Yorumlar
Konuya gelecek olursak adam gerçekten bunalıma girmiş bir görüntü çiziyor..Galatasaray yönetiminin yaptığı yanlışlarını faturasını Rijkaard ödüyor resmen
Her şeyi özetliyor.