Zaruri hareketler
Bu olaya hiçte Fransız kalmadık. Galatasaray ilk Avrupa kupasını müzesine koyduğunda, yönetimde Fatih Terim ve yöneticiler arasında çeşitli karşıtlıklar yaşanmıştı. Dönemin başkanı Faruk Süren ve yardımcıları, başarının Fatih Terim'e adladilmesini, herkesin yalnızca Fatih Terim'den bahsetmesini içine sindirememiş ve farklı bir yol izlemeye karar vermişti: Onunla konuşmamak! Fatih Terim bu dönemde Süren ve yönetimine karşı koymamış ve Avrupa'nın yolunu tutmuştu.
Bu kısa ama mide bulandırıcı hadise her zaman canımı sıkmıştır. O dönemde Fatih Terim gerçekten takımda kalmak istiyor muydu, yoksa bu politikanın kurbanı mı oldu, emin değilim. Ama birşeyleri değiştirecekse, bundan bahsetmenin faydası var.
Bu yıl Arena'da Galatasaray kongre üyelerinin müdahil olduğu bir tribünde Galatasaray maçı izleme şansı buldum. Maç içinde işittiğim cümlelere hiç şaşırmadım, üzüldüm. Fatih Terim'e karşı orada karşıt fikirler olduğu konusunda bir kez daha tatmin oldum. Keza bir iki hafta önce Fatih Altaylı bir köşe yazısında, Faruk Süren'in Popescu'yu transferinde Fatih Terim'in olumsuz görüşlerinden bahsetmiş ve işleyen düzene ilk çomağı sokmayı başarmıştı.
Transfer konusunda sonuca varılamaması, yönetimin Fatih Terim'in transfer listesinde bulunan oyunculara imza attıramayıp sürekli medyaya demeç verir halde bulunması, Fatih Terim'in sinirlerini attırdı. Bu dönemde yönetime alttan dokundurarak işlerini yapması gerektiğini vurguladı. Son üç maçta 5 puanlık kayıp aslında gösteriyor ki, bunun ceremesini yine Fatih Terim çekecek. Yani Fatih Terim, geminin rotasının nereye sürükleneceğini çok iyi kestirmiş durumda. Bu nedenle transferde ince eleyip sıkı dokudu ancak henüz elde edilir bir başarı sağlanamadı.
Yıllardır iki kelimeyle bir cümle kurmayı başaramayan insanların Fatih Terim'e sosyal medyada tafra kesmesi de ne büyük bir terbiyesizliktir. Üst üste maçlar kazanıldığında siz, oyun kelimesini ağzınıza almayıp sıcak yorganlarınızın altına girerken siz, Fatih Terim maçtan sonra Florya'ya geçip iyi yahut kötü oyunları teker teker analiz ederken, bu yaşananları görmezden gelirdiniz. Fatih Terim, genç oyunculara şans verip yakınında bulunan yardımcılarına, "Yarın bir gün biz gideriz, onlar kalırlar ve Galatasaray'a hizmet ederler." derken takım ilk yarının en şaşalı futbolunu oynuyordu. Bunu da bilmezsiniz. Siz sadece kazanıp kazanmamaya bakarsınız, kupaya bakarsınız, şampiyonluğa bakarsınız. Kazanılan maçta da illa bir kulp bulursunuz. Galatasaray tarihine en fazla kupa kazandırmış adama "Sen de gidersin sevgili Fatih" dersiniz. Bu iş sizin için zaruridir.
Bu nedenle, iş yine Galatasaray taraftarına düşmüş durumda. Ben olsam, sağlığı yettiği sürece Fatih Terim'e destek olur, gönlünü hoş tutmaya bakardım. Eninde sonunda kazanmayı başaracaktır, tıpkı geçmişinde bıraktığı 13 kupada olduğu gibi.
Yorumlar