Biz daha büyümeden "büyüyoruz"
Sebep basit aslında. Türk futbolcusunun gelişememesinin sebebi basit. Eleştirmek haddimiz olmaktan çıkıyor artık, bu bayağı ağır küfür etmeyi bize mecbur kılıyor bir noktadan sonra. Ya eleştirmek az kalıyor bizim için. Çünkü futbolcunun saha içerisinde yapması gereken basittir. Takım arkadaşını korumak, ona saygı duymak, kendisi için değil sahdaki diğer 10 arkadaşı için oynamak. Yapması gereken bu, bu çünkü futbolcu olmak bireysellikten ötedir. Bugün Ronaldo'nun Messi'den daha az sevilmesinin sebebi bu belki de. En azından Türkiye şartlarında bu durum böyle.
Biz ülke olarak duygusal bir milletizdir. Okulda bir hocamın bize söylediği de böyle bir şeydi. Millet olarak çok duygusalız, hak vermemek mümkün mü? Değil, çünkü bizim değer yargılarımızda saygı-sevgi hep ön plandadır. Bencillik en sevmediğimiz şeydir falan filan işte. Bunlar belirli kıstaslar bizim gözümüzde. Hayatın her alanında böyle bakarız olaylara. Futbolda da bu durum böyledir. Batuhan'ın birkaç sene önce BJK-FB maçında Higuain'i kahramana yapmak istememesidir sevmediğiz şey. Sevmediğimiz şey Emre Belözoğlu'nun çirkefliğidir falan.
Bunlar bizim olaylara duygusal yönden bakışımızdır. Çünkü biz saygıyı severiz, terbiyeyi severiz. İnsanları yargıladığımız en önemli iki özelliktir bunlar. Futbolumuzda genç yetenekler çok fazla, hatta abartayım çok çok fazla. Alt yaş gruplarında tonla başarı kazanıp da hâlâ üst seviyelerde belli bir ağırlığımız yoksa sebepleri direk eğitimde ararız. Aslında suçu direk kulüplerin alt yapı yetersizliğine bağlarız. Bir yerden sonra onları unutuyorum ben. Tam da bu noktada unutuyorum. Genç yaşta bir yeteneğiniz varsa onunla övünmek de bu halkın başka bir özelliğidir. İlla biz en iyiyiz, her şeyin mükemmeli bizde, "en iyi benim" godoşluğundan da büyük haz alırız. Kaybetmek yoktur bize göre, nasılsa yapabiliyorum, istersem daha da iyi yaparım da istemiyorum havası vardır hep. Derslerde, okul hayatında vs. Tonla örnek sayılabilir, neden büyümediklerine dair. Büyüyemeyenler mi? Kazım belki de en başta gelir. O listenin en başıdır, yarı Türk ama o listeye girer yine de. Aydın Yılmaz, İbrahim Akın, Batuhan Karadeniz, Ufuk Ceylan... Uzar bu liste de nereye kadar kestiremiyorum.
Kurban mı? Kurban bunlar işte, bunları kurban eden de bizler değiliz, kendi içlerinde yenemedikleri egoları belki de. Hepsinin egoları onları bu konuma getirmemiştir elbette, farklı sebepler de olmuştur ama özel hayatları da etkilemiştir onları. Bu da bir egodur işte. Sezer'in yaptığı hadsizlik, terbiyesizlik, saygısızlık, ahlaksızlık, kendi bilmezlik, kendini beğenmişlik, ukalalık, artistlik bla bla bla... Böyle gider bu. Yani aklınıza gelebilecek tonla şey sayarsınız o yaptığı hareket için.
Pele'nin golü atması, gözyaşlarını tutamaması falan da işin en romantik yanı. "Kim daha bağlı şimdi bu takıma?" diye sorarlar adama. Kendi egoları yüzünden 90+3'te takım arkadaşıyla kavga eden Sezer mi, yoksa golü atıp, formasını çıkarıp ağlayan Pele mi? Kim daha çok mücadele etmiştir. Pele de olamayanlardan, ülkemizin değil ama Avrupa'da büyük kulüplere gitmesine rağmen tutunamayanlardan. O da belki zamanında Sezer gibiydi ya da yeteneği yetmedi ama en azından böyle bir şeyi daha önce yapmadı bu kulüpte. Belki o akıllandı ama yanındaki bir türlü akıllanamadı. Manisa'da 2. lig şampiyonluğu yaşarken Sezer, Pele İnter'de sahaya kurtarıcı olarak giren adamdı. Yerimizi bilmiyoruz ya biz, işte bu yüzden hep kaybediyoruz. O golden sonra adam olsa gidip özür dileyip tebrik ederdi, o kadar adam mı peki?
Adam olmak büyümeyi gerektirir, olgunlaşmayı gerektirir. Pele karşısında kendini Ronaldo görmemeyi gerektirir. Sırtındaki 10 numaranın büyüklüğünü taşımayı gerektirir. Büyük olmamayı gerektirir belki de büyük olmak. Sezer'in yaptığı onun egolarının kendisine hükmettiğini gösterir.
Biz Türk olarak erken büyüyoruz gerçekten. Biz 3 büyüğün ilgilenmesiyle büyüyoruz aslında. Biz daha büyümeden "büyüyoruz".
Bu da videosu;
Yorumlar