Ne neye en çok ne katar?



Eleştiri ve bir teknik adamı yerden yere sokma arasında çok fark vardır. Bunu bu ülke çok uygun bir biçimde ayırt eder aslında(!), en güzel örneğini çağımızın futbol otoriteleri sunar. Sene başında onun sistemi için edilen yeminler, şimdi onu istifaya çağırmaya kadar gider. Üstelik bahsedilen adamın adı kıvırcık saçlı Surinam asıllı Frank Edmundo Rijkaard. Futbolda çok teknik adam vardır, bazıları iyi futbolcudur, fakat iyi bir teknik direktör değildir. Bazıları ise kötü bir futbolcudur veya şansızlıklar yaşamıştır. Fakat parlak bir teknik adamlık kariyeri vardır. Bunu bir çok örnekle nicelendirebiliriz. Frank Rijkaard hem futbolcu olarak, hem de teknik adam olarak bir çok şeyi kanıtlamış, futbolun asla sadece futbol olmadığını belkide bu ülkeye öğretecekken kritik bir virajda kaza yapmıştır. Eleştiri dönemi bitti derken bugün onu göndermek isteyenler çıkabiliyor.

Skibbe'nin sözleri ile başlayacağım. Kendisi bir futbol bloguna röportaj vermiş. "Galatasaray'da çalıştığım dönemde bir çok uluslararası kaliteli futbolcu ile çalıştım, fakat bu yeterli değildi. Türk oyuncular eğitimsizdi." demiş. Başarı için zamana ihtiyaç olduğuna vurgu yapmış. Bunun da ülkemizde ne denli seviyede olduğu aşikâr. Frank Rijkaard Türk taraftarları için "Sabırsız" kelimesini kullanabiliyor örneğin. Frank Rijkaard'ın arzuladığı birşey vardı. O oyuna hükmeden bir takım yaratmak istiyordu. Fakat mevcut kadro ile bunu yapabilmesinin mümkün olmadığını her geçen gün, her geçen hafta rahatlıkla görebiliyoruz. Bir takımın somut başarılar kazanabilmesi için zamana ihtiyacı olduğunu bugün en yakın örneklerinden Bordeaux takımının istikrarındaki temelin 2-3 yılda atıldığı örneğini göremiyor mu herkes? diye sormadan alamıyorum kendimi. İnsanlar neden sürekli birilerini gönderince birşeylerin değişeceğini düşünüyor onu da anlamış değilim. Sanki orta sahadan Mustafa Sarp'ı çıkarıyorsun da yerine Xavi geliyor. Arkadaş, bunlar aynı futbolcu. Hepsinin kapasitesi belli futbolcular. Ne vermişsin de ne bekliyorsun? Galatasaray takımının bırakın Barcelona'yı, Barcelona'nın 4'te 2'si kadar pas yapması için bile yeterli değil bu orta saha.

Herşeyden önce bu takımın Frank Rijkaard'ın takımı olmadığını görebiliyoruz. Leo Franco, Mustafa Sarp, Gökhan Zan gibi isimler Rijkaard ile anlaşılmadan önce kadroya katılmış isimlerdi. Bülent Korkmaz bu oyuncuları önermişti. Çünkü bonservisleri elindeydi; yani 'beleş'. Bu takıma en az 2 orta saha takviyesi gerekiyor. Yönetim yaptığı ufak tefek hataları temizleyebilir. Yeter ki Frank'in dedikleri tam olarak uygulansın.

Peki Rijkaard eleştirilemez mi? Tabii ki eleştirilebilir. Ama haddince. Devre arası Linderoth'dan sonra bir orta saha takviyesi yapılabilirdi mesela. Galatasaray takımında hep Linderoth ve Elano'yu aynı 11'de görmek istemiştim. Fakat Linderoth'un sakatlığı buna izin vermedi. Aslında o tam Galatasaray'ın ve Frank Rijkaard'ın sistemine uyan bir futbolcuydu. Frank Rijkaard'da gözlemdeğim bir diğer değişim ise sistem konusu. Biz onu sisteminden ödün vermeyen, ne olursa olsun oyuncularına bu sistemi öğretebileceğini umduğumuz biri olarak bilmeliydik şuan. Fakat son zamanda Galatasaray TV'ye verdiği bir demeçte "Artık sonuç odaklı düşünüyoruz" diyerek beni çok şaşırtmıştı. O günden sonra Galatasaray sürekli farklı dizilişler denedi. Fenerbahçe maçında 4-4-2, Sivasspor maçında 4-1-4-1 gibi. Oyuncuların sürekli değişmesi ve sistem değişikliği birşeylerin kaderini değiştirdi bana göre. Burada bir hata vardı.

Ne olursa olsun, biz onun seneye bu takıma yapılacak takviyeler ile sistemini arzuladığı gibi uygulamasını bekleyeceğiz...

Yorumlar

Popüler Yayınlar